FirmaHBR.COM'a Hoşgeldiniz!

Merkez, faiz indiriminin önünü tam kapatmadı

Türkiye Sınai Kalkınma Bankası Baş Ekonomisti ve Ekonomi Araştırmaları Müdürü Burcu Ünüvar, Merkez Bankası’nın PPK sonrası yazılı iletişiminin bu ay için bir faiz indirimi sinyali vermediğini belirterek “Fakat yaşanan gelişmeler para politikasının veriye bağımlı doğası, bir faiz indiriminin önünü tam olarak kapatmıyor” diye konuştu.

Merkez, faiz indiriminin önünü tam kapatmadı

ABD’de ekonomik kararlar özellikle para politikasıyla ilgili kararlar sadece ABD’yi ilgilendirmiyor. Başta gelişmekte olan ülkeler olmak üzere dünyanın kalanını da ilgilendiriyor. O nedenle biz de çok yakından takip ediyoruz. Büyümede aşağı yönlü, enflasyonda ise yukarı yönlü riskler devam ediyor. Özellikle son enflasyon verisi bir miktar negatif gelerek şaşırttı hepimizi. Öyle olunca da beklentilerde bir kırılma olabilir mi endişesi doğdu. Daha önce 50 mi 75 mi diye tartışılırken, Larry Summers’ın başında olduğu iktisatçılar diyorlar ki “Hiç elin titremesin Fed. 100 yap. En başından işi sıkı tut”. Ben de para politikası çalışan bir insan olarak önden yüklemeli ağır faiz artırımlarını, faiz hareketlerini seviyorum ama onun bir de büyüme tarafında sonuçları oluyor. O yüzden de biz TSKB’de ABD ekonomisini okurken şuna bakıyoruz; Merkez bankası faizleri 75-75 artıyor ama piyasa faizleri ne durumda? Baktığımızda özellikle konut faizlerinde çok ciddi bir sıkılaşma görüyoruz. O nedenle 100 baz puan tartışılacaktır diye tahmin ediyorum. Ama hala, sonradan gelen bir veri fikri değiştirmezse, 75 baz puan mantıklı gibi görünüyor. 100 baz puan olursa ilk tepki gelişmekte olan ülkelerde negatif olacaktır. Önden yüklemeli bir artırım daha sonraki artırımda eli rahatlatabilir, beklentileri şekillendirmek açısından faydalı olacaktır. Ancak şunu da eklemek istiyorum ki biz Fed tarafında ’50 mi, 75 mi 100 mü?’yü tartışırken aslında bizim gibi gelişmekte olan ülkeler için en önemlisi Fed’in bilançosu. Fed eğer işi o tarafa da kaydırırsa yani düşündüğümüzden daha hızlı bir likidite çekilişi olursa o zaman çok daha ciddi endişelerimizin olması gerekir.

Evet dediğiniz gibi oradaki faiz indirimini piyasa olarak aslında öngöremedik. Merkez Bankası’nın PPK notuna baktığımızda oradaki yazılı iletişim bu ay için bir faiz indirimi sinyali vermiyor aslında, fakat yaşanan gelişmeler para politikasının veriye bağımlı doğası, bir faiz indiriminin önünü tam olarak kapatmıyor. Bunu da söylemek isterim. Yani yazılı iletişimde öyle bir şey vardı ama verilerin gelişimi, dünyada yaşananlar, Merkez Bankası’nın duruşu, takip ettiği para politikası bu ay ya da bir sonraki ay bir faiz indirimi daha olma ihtimali için de kapıyı bence açık bırakıyor fakat şu anda bu bir baz senaryo değil.

Bu çok önemsediğim bir soru çünkü bazen kredi talebi sadece maliyetin bir fonksiyonuymuş gibi düşünülüyor. Yani kredi faizinin bir fonksiyonuymuş gibi düşünülüyor. Bu aslında çok gerçekçi değil. Faiz oranı çok önemli ama dünyadaki gelişmeler, önünüzü görüp göremediğiniz de sizin kredi talebinizi belirleyecek şeyler. Küresel ekonomide özel sektör için de yatırımcılar için de önümüzü görmenin çok zorlaştığı bir döneme işaret ediyor. Bu nedenle özellikle Avrupa tarafında, bu Türk ihracatçısını Türk üreticisini çok etkileyen bir bölge, riskler varken kredi talebi sadece faizin bir fonksiyonu olmayacaktır. Oradaki belirsizliklerin de anlaşılması, netleşmesi buradaki dengeyi açığa çıkaracaktır diye düşünüyorum. Şu an o noktada değil. O yüzden konuya Merkez Bankası destekliyor mu, özel sektörün talebi var mı, ulaşabiliyor mu? Evet bu konunun bir noktası ama bence şu an tam olarak konuşacağımız nokta o olmamalı.

Bizim Merkez Bankamız liralaşma stratejisi konusunda bizleri bilgilendiriyor ve biz de bu iletişim üzerinden Merkez Bankası’nın politikasını anlamaya çalışıyoruz. Özellikle makro ihtiyati tedbirlerin ön plana çıktığını görüyoruz. Biz Türkiye’de çok konuşuyoruz Merkez Bankamızı ama enflasyonla mücadele ya da genel bir ekonomi politikası sadece merkez bankalarından ibaret değildir. Merkez Bankacılığı da sadece faizden ibaret değildir, en popüler aracı olmakla birlikte. Türkiye’deki resme baktığımız zaman Merkez Bankamızın özellikle kredi kanalına makro ihtiyati tedbirlerle parasal aktarım mekanizması üzerinde bir hareket yaratmaya çalıştığını görüyoruz. Bu hareketin etkisi var mı, örneğin verim eğrisi üzerindeki etkinin aşağı yönlü olduğunu görüyoruz şu anda. Dolayısıyla bunun bir karşılığı var gibi gözüküyor ancak bunun enflasyon üzerinde bir karşılığı var mı diye baktığımızda şu anda bu karşılığı alabilmiş durumda değiliz. Evet beklenti anketinde bir azalma var ama bizim enfl asyon hedefimizin hala çok çok üstünde.

TSKB’nin kredilerinin yüzde 90’ından fazlası sürdürülebilir kalkınmaya uyumlu

Biz bir kalkınma bankasıyız ve söylediklerimizle yaptıklarımızla eşleştirme yükümlülüğümüz var. Hem kalkınma bankası tarafında hem yatırım bankacılığı, kurumsal bankacılık tarafında, hem verdiğimiz danışmanlıklarla sürdürülebilir kalkınma, iklim kriziyle mücadeleye, toplumsal cinsiyete destek vermeye çalışıyoruz. TSKB’nin verdiği kredilere baktığınızda yüzde 90’dan fazlasının sürdürülebilir kalkınma amaçlarıyla uyumlu olduğunu görüyorsunuz. Yine yüzde 60’dan fazlasının doğrudan iklim ve çevreyle bağlantılı. Bizim açımızdan değişim, kalkınmaya yönelik bir değişim, iklim kriziyle mücadeleye karşı bir dönüşüm çok önemli. Ama biz o dönüşümün aynı zamanda onu tetikleyen, destekleyen, paydaşlarımıza haydi bu işi birlikte yapalım diyen de bir aktörüz ve hedeflerimizi de kapsayıcılık, sürdürülebilirlik devam edecek şekilde yaptık. Ekonomik araştırmaların 3 sene önce önerdiği bir terim vardı: ‘Yeşil kuğu’, siyah kuğunun iklimle konuşan kısmı yani öngörülemeyen, iklimle ilgili olasılığı düşük, şiddeti yüksek riskleri. Ve yeşil kuğu çerçevesinde bankamız faaliyetlerini bir kulüp olarak paydaşlarımızla nasıl işbirliği yaparız diye yürütüyoruz.

İklim krizi sadece iklim krizi değildir

Yıllardır makro sorunlarımızın içerisinde biz iklim de anlatıyoruz çünkü bu ikisinin birbirinden bağımsız değil. Şöyle bir örnek vereyim, örneğin Şili’de iklim kriziyle mücadele nedeniyle bakır madenlerini üretimi aşağı çekecek bazı kararlar alındı. Şimdi bunu takip ettiğimiz zaman sadece iklim krizi mi değil, bu alınan kararın dünyada bakır fiyatlarında yukarı yönlü bir etkisi var. Dolayısıyla iklim krizi sadece iklim krizi değildir. İklim krizi aynı zamanda makro iktisadi, mikro iktisadi çok önemli bir ekosistemin verisidir. Ama bir diğer tarafta iklim kriziyle mücadele etmek için atılan adımların yarattığı riskler de olacak. Bunlardan en önemlisi Avrupa yeşil düzeni. Ama Kore’nin de var, başka ülkelerin de gelecek. İklim kulübü kuruldu. Bunlar bir ticaret bariyeri haline dönüşebilir. O zaman siz ülke olarak bu bariyeri aşabilecek misiniz, aşamayacak mısınız? Aşmak için neler yapmanız gerekiyor, aşamayacaksanız büyümenizdeki etkisi ne olacak? Bunları konuşmanız gerekiyor. İklim kriziyle mücadelede atılan adımların tamamı makro cephede senaryolarımızı öyle 5 yıl 10 yıl sonra değil hemen şimdi etkileyecek noktada.

İklim Şurası gerçekleştirdik biliyorsunuz. Bunun içerisinde Merkez Bankamız çok aktif bir katılım sağladı. Ve son birkaç yayındır Merkez Bankamız iklim krizine atıfta bulunduğunu görüyoruz. Bu çok önemli fakat dünyada da aslında yeşil merkez bankacılık çok yeni. Bizim Merkez Bankamız da bu konuda dünyadaki literatürü takip eden, kendi içinde iklim konusunda çalışmalar yapan bir girişimin başında.

 

KAYNAK: DÜNYA

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ