FirmaHBR.COM'a Hoşgeldiniz!

Yatırım iştahını düşük faiz değil, yüksek kur etkiledi

Türkiye Yem Sanayicileri Birliği Başkanı Ülkü Karakuş, önceden 3 yıllık plan yaptıklarını, ancak son dönemdeki yüksek fiyat artışları dolayısıla 2022’de aylık plana döneceklerini söyledi.

Yatırım iştahını düşük faiz değil, yüksek kur etkiledi

Ankara Sohbetleri’ne konuk olan Türkiye Yem Sanayicileri Birliği Başkanı Ülkü Karakuş, faiz indiriminin yatırım iştahını değiştirmediğini belirtirken, kur artışından daha çok etkilendiklerini söyledi. Belirsizlikten şikayetçi olan Karakuş, önceden 3 yıllık plan yapılırken, 2022 yılında aylık plana geçeceklerini vurguladı. Üreticideki maliyet artışının henüz fiyata yansımadığını dile getiren Karakuş, dünya genelinde hububatta arz değil, stok sorunu olduğunu kaydetti.

Karakuş sorularımızı şöyle yanıtladı:

2020 yılı Mart ayından bu yana olmayan şeyler oluyor. Yeni dünya kuruluyor ve dünyada ne oluyorsa Türkiye’de de benzeri olmakla birlikte bizde iki katı oluyor. Bugün uluslararası piyasada, 170 dolarlık arpa 340 dolara çıktı. Buğday 200 dolardan 400 dolara, soya 380 dolardan 600 dolara çıktı. Mısır da benzer şekilde dolar cinsinden iki katına yükseldi. Ancak bizdeki fark doların da iki katına çıkmış olması. Dolayısıyla gıdada gelmekte olan enflasyonun göstergesidir.

Biz gübreyi, toprağı, üretici maliyetleri kısmındayız. Biz yemciler olarak gelecek enfl asyonu önceden görürüz. Bugün buğdayın tonu 6 bin liraya çıktı. Sabah Konya borsasında mısır, tonu 4 bin liraya satıldı. Yemlik buğday 2 bin lirayla başladığı sezonda 5 bin liraya kadar çıktı.

Sektörü ve fiyatları değerlendirirken, bundan bağımsız konuşamayız. Artık 2022 yılı için kısa, orta ve uzun diye bir vade sözkonusu değil. Önceden yıllık, üç yıllık plan yapardık 2022 yılı için aylık plan yapacağız, 6 aylık plan yapacağız.

“TEDARİK ZİNCİRİNDE KOPMA RİSKİ BELİRDİ”

ABD’nin Çin tarafında 100 binlerce konteyner boşaltılmayı bekliyor. Çin tarafında da milyonlarca konteyner yüklenmeyi bekliyor. Tedarik zincirinde müthiş kopuş gelebilir. Pandemi yem başta olmak üzere gıdanın ne kadar önemli olduğumuzu öne çıkardı. Bunu kamu ve özel sektör interaktif olarak birlikte yönetmeli. Tek başına ne kamu, ne özel sektör bu işi çözebilir.

Dünyada 2,3 milyar ton hububat, 600 milyon ton yağ çıkar. Buğdayda devir stoku 10 yıl önce 400 milyon ton iken şimdi 600 milyon ton. Genel hububat stoku yüzde 30 arttı. Demek ki hububat anlamında üretim rakamlarında bir problem yok. Arz sorunu yok, ama stok sorunu var.

Teoriye göre, arz talepten daha agresif artmışsa fiyat düşer. Şimdi devreden stok artmasına rağmen, fiyatın düşmesi yerine iki katına çıktığını görüyoruz.

Pandemide gıda güvenliği ile gıda güvencesi birbirine karıştı. Dünyada Çin başta olmak üzere güvence yani miktar anlamında stoklarını artırıyorlar. Chicago borsası başta olmak üzere sürekli kağıt alıyor Çin. Zaten bunu karşılayacak üretim de var. Bu dönemde sadece gelecek korkusu var. Çin’de bir yokluk olursa kargaşa çıkar.

Tarımsal ürünleri finansallaşınca, fiyatlar, üretim ve tüketim rakamlarından yani arz ve talepten koptu. Başka unsurlara göre oluşmaya başladı.

Dünya genelinde başta ABD olmak üzere piyasaya 20 trilyon dolar para çıktı. Bu para mısır, pirinç, demir, çimento, plastik gibi üretilmiş mallara yöneldi, herkes parasını buralara yatırdı.

“Açıkça spekülasyon yapılıyor”

Üretici para kazansın, ürününü daha iyi değerlendirsin düşüncesiyle lisanslı depoculuk sistemi oluştu. Aksayan yönleri var ama özü itibarıyla doğru bir sistemdir. Lisanslı depo ruhsatı almış 8,5 milyon ton kapasite var. TMO’nun 4 milyon ton deposuyla birlikte toplam kapasite 12 milyon ton civarında. Ülkemizde depolanma kabiliyeti olan 36 milyon ton hububat çıkıyor. Dolayısıyla 1/3’ü lisanslı depoda işlem görebilecek durumda. Yani ürünlerin tamamını koyacak depo zaten yok. Geri kalan ürünü ise yemci ve uncular alıp kendi imkanlarıyla depolarlar. Yani arpayı sezonunda alırız, stok değil kullanmak için. Geleneksel olarak sezonda alınıp, ihtiyacı kadar kullanılır. Gübre fiyatının 250 dolardan 1000 dolara çıkması, üreticinin ürün alma kabiliyetini de azalttı. Bugün depolarda bulunan malın yüzde 25-50 arası (ürüne göre) üreticinin, kalanı tüccar, aracı, fabrikacı, sanayicinin elinde. Sistemde, üreticinin biraz daha merkeze çekileceği dokunuşa ihtiyaç var. Doktor, avukat, almasın. Yem fabrikası, tarımla uğraşan insanlar alım satım yapsın. Yani ürün tarım sektörü içinde el değiştirsin. Burada aslolan malın tutabildiği kadar üreticide kalmış olması. Üreticiden çıktıktan sonra başka meslek kolları alıp satıyorsa, burada adı konulmamış spekülasyon var demektir. Türkiye’de sistem kaynaklı hem alıcı hem satıcı olan var. Şuna şahit oldum bir süre önce, bir yerden 2.870 liradan giriş yapıp ürün alan kişi, aynı ürünü anında 2.930 liradan satış giriyor. İşte manipülasyon bu. Yani bunlarla ilgili masaya oturup sistemin rehabilitasyona tabi tutulmasına ihtiyaç var.

“37 yıldır böyle sık fiyat artışı görmedim”

Yeni dönemde üretim ve istihdam merkeze konuluyor. Ancak faizin 15’ten 10’a inmesi beni bu aşamada ne kadar ilgilendirir? Yatırım, üretim ve istihdamda ne kadar iştahlıyım? Ancak dövizin 10 liradan 13 liraya çıkması beni doğrudan etkiliyor. İhracatın yüzde 67’si zaten dövize bağımlı, yani ithalat yapmadan ihracat gerçekleştiremiyoruz. Döviz artışından toplum olarak etkilenmememiz mümkün değil. Ben 37 yıldır sektördeyim, böyle sık fiyat değiştiğini hiç görmedim. Kur artışından daha fazla zarar görüyoruz, faizin düşmesi an itibarıyla bizi etkilemiyor. Biz nakit akışında eksideyiz, büyük firmalar yavaş yavaş bize sağladıkları krediyi kısıyorlar. Kasadaki nakit ile alabildiğimiz hammadde miktarı yarı yarıya azaldı. 2022’de herkesin nakde ihtiyacı olacak. Bankalar bu yılki limitlerini iki katına çıkarmalı. Faiz 15 olmuş 17 olmuş, insanların ona bakacak hali yok. Finansmanı bulsun yeter. Para yok, alım gücü çok düştü. 2021 yılında üretim rakamımız artmadı, hatta daha altındayız. 27 milyon ton civarında yem üretiriz. 7,5 milyar dolar civarında ciro elde ederiz. Avrupa’da ilk, dünyada 7’nci sıradayız. Ciromuz geçen yıl 50 milyar liraydı, bu yıl 105 milyar lira oldu. Üretim miktarımız geçen yılın altında kaldığı halde, ciromuz iki katına çıktı.

TMO kargaşayı önlemek için uygun fiyatlı hammadde veriyor. Gerçekten de güzel iş yapıyor. Şu anda 2.500 liraya mısır veriyor. Üretim maliyetleri düşsün, üretici ve tüketici üzerinde baskı azalsın diye. Piyasa 3.900 lira oldu. TMO tek başına piyasayı regüle edemiyor, ama iyi niyet göstergesi olarak piyasada faaliyet göstermeye devam ediyor.

“Hastalıklı durumun yansımasını yaşıyoruz”

Yıllık ithalata 4 milyar dolar para veriyoruz. Ciromuzun yarısı ithal hammaddeden oluşuyor. Planlı kalkınma döneminde 60 yıla baktığımızda, gelişmiş ülkeler önce tarım, sonra tarım sanayi entegrasyonu, ardından da hizmetlere geçmiş. Türkiye ise tarımdan doğrudan hizmetler sektörüne geçmiş. Bu 1980’li yıllardan itibaren hastalıklı durumun yansımasını yaşıyoruz.

Öncelikle şunu ortaya koymam lazım. Bizim ihtiyacımız 48 milyon ton, üretim miktarımız 36 milyon ton civarında olup, DİR kapsamında 10 milyon ton civarında buğday getiriliyor. Ayrıca 3,5 milyon ton soya, 2,5 milyon ton mısır getiriliyor. Yem fabrikaları yüzde 65, un fabrikaları ise yüzde 50 kapasite ile çalışıyor. Türkiye su fakiri bir ülke. Dünya ortalamasının altında olan yağış miktarımız, AB’nin ise 1/3’ü kadardır. Bundan 40 yıl önce taban suyu 30 metrede iken bugün 130 metreye inmiş durumda. Biz 2021 yılını su yılı ilan ettik ve sadece ilan ettik, başka bir şey yapmadık. Tarımda iyi planlama yanı sıra, üreticilere desteğin de artırılması lazım. Örneğin, Kuzeydoğu Anadolu’da müthiş ot var ama hayvan yok. Oralarda tarıma daha fazla eğilinmesi lazım. Gübre fiyatı dolar bazında 4 kat artarken, tarımsal destek 24 milyar liradan, 26 miyar liraya çıkarsa olmaz.

“Piyasa kamu marifetiyle regüle olmaz”

Tüm dünyada olduğu gibi biz de 2022 yılında gıda ve tarımı daha fazla konuşulacak. Gübre satışı geçen yılın yüzde 25 altında gibi duruyor. Burada gübre eksik satıldığı gibi satılan gübre de eksik kullanıldı, dolayısıyla 2022’de kuraklık ve iklim değişikliği dışında gübre kullanımında düşüklük olacak. İklim koşulları geçen yıldan farklı görünmüyor. Rakamlar ortada, stok artmış. Daha önce 12 dolara getirttiğimiz gemi şimdi 40 dolar. Panamax ücreti 20 dolardan 60 dolara çıktı. Maliyet artışının önemli bir kısmı da buradan kaynaklanıyor. 20 milyon ton hammadde ithalatı yapılıyor yılda. Maliyet arttı diye bunu durduramazsınız.

Ekmek, et ve süt piyasasını kamu marifetiyle regüle etmeye çalışıyoruz. Ekmek örneğini vereyim; artık fırınların çoğu zarar ettikleri için normal ekmek yapmıyor veya asgari düzeye indirmiş durumda. Devreye halk ekmek giriyor. Tedarik zincirinin kopma risk var diye bunu söylüyorum. Ben hammaddeyi ürüne çevirmesem, depomda bekletsem daha kârlıyım. 2022 yılında biz enfl asyon yüksekliğini içselleştireceğiz. Bakın ekmek 1,5 lira olsun diye diretirsek buğday üreticisini vuruyoruz. Süt fiyatına baskı yaptık, insanlar ineklerini kesti, yani 2008 yılında yaşananın aynısını yaşadık. Çiğ süt fiyatının 4,7 lira olması doğru, ama keşke bu kademeli olarak gerçekleşseydi, yani baskı yaparak değil, aşama aşama buraya çıksaydı bugün hem et hem de sütte yaşanan sıkıntı olmazdı.

Hüseyin Gökçe

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ