Veriyi anlamlandıran devler ligine çıkıyor
Gülseren ÜST POLAT / Deniz KILINÇ Veri… Yani kimilerine göre 21. yüzyılda yeni ekonominin petrolü… Hiç kuşkusuz 20. yüzyılda modern yaşamın pek …
Gülseren ÜST POLAT / Deniz KILINÇ
Veri… Yani kimilerine göre 21. yüzyılda yeni ekonominin petrolü… Hiç kuşkusuz 20. yüzyılda modern yaşamın pek çok unsuru petrol sayesinde girdi hayatımıza ve ekonominin yakıtıydı petrol. Bugün ise tıpkı petrol gibi çıkarılan, işlenen, alınan ve satılan “veri”ler var hayatımızda. İnternet kullanımın artması ve teknolojik gelişmelerin hız kazanmasıyla birlikte her gün çok fazla miktarda veri elde ediliyor. Üstelik sadece internette gezinirken ya da sosyal medyadan değil, TV izlerken, spor yaparken, yemek yerken ya da tedavi için hastaneye giderken… Neredeyse her eylemimizde veri üretiyoruz. Hatta otomobil fabrikalarındaki montaj hatları bile birer veri kaynağı. Bu veriler de yeni sektörler, yeni pazarlama ve iletişim stratejileri, yeni ekonomiler ve yeni hizmetler doğruyor. Çünkü veri demek daha iyi algoritma demek, daha iyi algoritma ise daha iyi hizmet, yaratıcı çözümler kısacası inovasyon demek. Google, Amazon, Apple, Facebook gibi dünyanın en değerli markalarına bakınca verinin ne denli önemli olduğunu anlamak çok da güç değil aslında.
İnovasyon için veri şart
Amazon ABD’de tüketicilerin harcadığı her iki dolardan birini kendi kasasına atıyor. Çünkü veriyi doğru kullanıyor. Google ve Facebook’un dijital reklam gelirlerinden aldıkları paylar ise verinin önemini daha da anlaşılır kılıyor. Sadece sosyal medya ya da internet tabanlı şirketler için değil, aklınıza gelebilecek tüm sektörler ve şirketler için önemli, bugün veri. Veriyi doğru kullanmak inovasyon ve rekabette ciddi bir fark yaratıyor. Operasyonel kazanımları yanında müşteriler ile ilgili aksiyon alma noktasında şirketlerin en büyük yardımcısı artık bu veriler. Doğru zamanda doğru aksiyonu almak ve hızla uygulamaya geçirmek hem riskleri azaltarak finansal kayıpları önlüyor hem de mutlu ve sadık müşteri kazanç olarak dönüyor şirketlere. Peki, veri başlı başına bir değer kaynağı mıdır? Ya da ne zaman değer oluşturur ve gelir kaynağı olur?
Veri ne zaman değer kazanır?
Statista’nın verilerine göre, dünyadaki tüm kullanıcıların ürettiği senelik veri miktarı 2010 yılında 2 zettabyte (2,000,000,000,000 GB) iken, 2018 yılında 33 zettabyte’a yükseldi. 2025 yılında 175 zettabyte’a ulaşması bekleniyor. Bu verilerin büyük çoğunluğu yapılandırılmadığı sürece bir anlamda “bilgi çöplüğü” olarak düşünülüyor. Ancak doğru şekilde analiz edildiğinde ve yorumlandığında, doğru stratejik kararlar alınabilmesini ve daha iyi risk yönetmeyi sağlayarak bir değer ve kazanç oluşturuyor. Her dakika 481 bin tweetin atıldığı, Google’da her dakika 3.7 milyon arama yapıldığı günümüzde güçlü bir veri yönetimi stratejisi bugün her zamankinden çok daha önemli hale geliyor.
Bugün restoranlar, “hangi yemek ne zaman çıkarılmalı? Fiyatları neye göre belirlenmeli? Hedef kitlem kim?” diye soruyor. Kozmetikçiler, trend renkleri, favori ürünleri belirliyor. Sürücü ve sürüş alışkanlıkları otonom araçların algoritmalarını geliştiriyor ve üreticiler için ciddi kaynak oluşturuyor. Ulaşım konusundaki en büyük arz ve talep veri tabanını elinde bulunduran Uber, şirket değerini gün geçtikçe artırıyor. Üretim bantlarından gelen veriler endüstride büyük değer yaratıyor. Kısacası doğru işlenen ya da rafine edilen veri geliştirilen yeni algoritmalarla bankacılıktan perakendeye, enerji sektöründen otomotive, sağlıktan giyim ve gıdaya kadar birçok sektörde kilit rol oynuyor.
Geleceğin anahtarı otonom veri yönetiminde…
Dijitalleşmenin de etkisiyle maddi olmayan duran varlıklar da artık maddi aktifl er kadar önem kazanıyor. Veri, mevcut ekonomide en önemli maddi olmayan duran varlık olarak görülüyor ve veri oluşturma, dağıtma, yönetme vb. gibi birçok kola yayılıyor. Bu açıdan, dijital ekonomideki veri değeri oluşumunun çoğunluğunun kendi verilerini oluşturan şirketler içinde görüldüğüne inanan Oracle Veri Stratejisti Paul Sonderegger de veriyi yeni bir sermaye türü olarak gören uzmanlardan. Sonderegger, Business Line’a verdiği bir röportajında artık kendisi gibi veri uzmanlarının yanı sıra başta büyük kuruluşlar olmak üzere tüketicilerin de veriyi gerçek bir varlık ve bir tür sermaye olarak değerlendirmeye başladığını belirtiyor. Çoğu verinin alınıp satılabildiğini ve bu uygulamanın da kendi içinde riskleri olduğunu belirten Sonderegger, buna rağmen diğer varlıkların aksine verinin çoğunlukla piyasada hiçbir zaman aktif olarak bulunmadığını ve verinin oluşturulduğu şirket içinde kullanıldığını söylüyor. Bu da veri ekonomisindeki değer üretiminin genelde veriyi üreten şirket içinde oluşması anlamına geliyor. Sonderegger’e göre her bir şirket içinde gizli bir veri ekonomisi var diyebiliriz. Bu şirketlerde oluşan veri arzı ve şirketlerin gerek müşterilerinden gerek kendi çalışanlardan aldığı veri talebi de yönetim açısından sıkıntılar oluşturuyor. Bu noktada otonom veri yönetiminin önemine dikkat çeken Sonderegger, bu uygulamanın da bazı sorumlulukları olduğunu belirtiyor. “Bu sorumlulukların ilki mevcut veri varlıklarını kolay erişilebilir ve analistler tarafından kolay incelenebilir bir hale getirmektir, böylece analistler de hangi veriye erişebildiklerini bildiklerinde buna uygun yeni algoritmik hizmetler sunabilir” diyen Sonderegger, otonom veri yönetiminin dikkat etmesi gereken bir diğer noktanın da analistlerin mevcut veriyi spesifik bir çalışma veya algoritmada bir yapıya yerleştirebilmesi için zaman tasarruf sağlama olduğunu söylüyor. Verinin 21’inci yüzyılda bu denli hızlı üretilmesi ve tüketilmesi sebebiyle otonom veri yönetimin bu karmaşıklığı çözecek anahtar olduğuna inanan Sonderegger şöyle devam ediyor: “Otonom veri yönetimi aynı zamanda bu gizli piyasaya bir gözetim sağlamalıdır, böylece veri sahibi şirket de sunduğu veriye hangi kurallar altında kimin erişebildiğini, nasıl kullandıklarını ve verinin ne gibi algoritmalarda yer aldığını bilebilir. Bu tam tersi için de geçerli; otonom veri yönetimiyle tüketiciler de kendi verilerinin hangi şirketler tarafından nasıl kullanıldığını görebilir.
Veri yönetiminde yapay zekanın gücü
Dünya Ekonomik Forumu (WEF) 2020 yılında dijital cihazlara erişimi olan her bir kişinin saniyede 1.7 megabayt veri ürettiğini ve yıl sonunda oluşturulan toplam veri miktarının 44 zetabayta ulaştığını gösteriyor. Pandeminin de etkisiyle insanların evde daha fazla vakit geçirmeleri, uzaktan çalışma uygulamaları ve dijital olarak bir arada olma isteğinin artması üretilen veri miktarını da haliyle artırıyor. Bu noktada oluşan veri kirliliğini doğru bir şekilde yönetebilmek daha da önem kazanıyor. İnsanlar tarafından gerçekleştirilen veri yönetimi için maalesef yeterli kaynak bulunmuyor ve veri üretiminin gelecekte daha da artacağı beklentisi veri yönetiminin önemini bir kez daha öne çıkarıyor.
Verinin varlık olarak kabul edilmesi yeni bir şey olmasa da sayıları giderek artan bazı kuruluşlar, verilerin şirketlerin mevcut ve gelecekteki başarıları için ne kadar kritik olduğunun farkına varmıyor. Birçok şirket, verinin tıpkı insan sermayesi, finansal sermaye veya entelektüel sermaye gibi başka bir sermaye biçimi olarak ele alınması gerektiği fikrini benimsiyor. Veri sermayesini optimize etmek, işletmelerin dijital çağda ayakta kayabilmeleri, gelişebilmeleri ve şirketlerini veriye dayalı işletmeler olarak yeniden keşfetmeleri açısından önem taşıyor. Şirketlerin geleneksel olarak kuruluşlarından verileri yönetme şekli insan kaynağından geliyor ve kolayca ölçeklenemiyor. İşte bu noktada yapay zeka devreye giriyor. Yapay zeka, veri sermayesi yönetiminde ölçeklenmeyi artırma, veri ve yapay zekaya yapılan yatırımların kalitesini artırırken mevcut maliyetleri düşürme özelliğine sahip.
Otomasyon, manuel veri yönetimini yüzde 45 azaltıyor
Dünyanın önde gelen araştırma ve danışmanlık şirketlerinden Gartner’a göre, makine öğrenimi ve otomasyon manüel veri yönetimini yüzde 45 azaltarak kaynakların daha doğru kullanılmasını sağlayabilir. Peki, bu ne demek? Dört büyüklerden Deloitte, artırılmış veri yönetimi ismini verdiği bu uygulamada, yapay zekanın veri yönetimi görevlerini otomatikleştirerek verinin daha iyi yönetilebileceğini belirtiyor. Artırılmış veri yönetimi, normalde manüel olarak yapılan zaman alıcı görevlerde veri bilimcilerini desteklemeye yardımcı olabilir. Örnek olarak, artırılmış veri yönetimi büyük veri kümelerindeki anormallikleri tespit edebilir, veri kalitesi sorunlarını çözebilir ve bir raporda yer alan verilerin kaynağına erişebilir. Bu veri yönetimi görevlerini yerine getirmek için özel olarak tasarlanan yapay zeka modelleri daha az zaman alır, daha az hata yapar ve uzun vadede daha az maliyet oluşturur.
Veri sermayesi şirket sermayesi midir?
Oracle, internet sitesinde veri sermayesini, bir ürün veya hizmetin üretilmesi için gerekli bilginin kayıt altına alınması olarak tanımlıyor. Veri sermayesinin rekabet stratejilerinde önemli bir etkisi var. Bu sermaye sesten, video görüntülerine kadar herhangi bir veriyi içerebiliyor. Ses: Müşteri hizmetleri ile yapılan konuşmalar, cihazlardan ve otomatik sistemlerden elde edilen sesler.
Video: Uydu görüntüleri, x-ray’ler, güvenlik kamerası görüntüleri.
Sensör: Isı, nem, titreme, hızlanma.
Mobil: Uygulamalardaki etkileşimler, cihaz konfigürasyonu, GPS.
Sosyal: Paylaşımlar, ağ bağlantıları.
Şirket: İşlemler, müşteri kayıtları, müşteri desteği geçmişi.
Veriyi; günümüzün dijital ekonomisinde, dijital ürün ve servislerin üretiminde ekonomik bir faktör olan bir sermaye türü olarak nitelendiren firma, bunu desteklemek adına şu örneği aktarıyor. “Bir otomobil üreticisi gerekli finansal sermayeye sahip olmadan yeni bir modeli üretemediği gibi gömülü algoritmaları besleyecek verilere sahip olmadan kendi kendine giden araçları da üretemez.” Verilerin üstlendiği bu yeni rol, bilişimin geleceği kadar rekabetçi stratejileri de etkiliyor. Verilerin bu kritik rolü göz önüne alındığında büyüklükleri veya türleri ne olursa olsun, her kurumun güçlü yönetim uygulamalarına ve güçlü bir yönetim sistemine sahip olması gerekliliği sonucu çıkıyor.
UZMAN GÖRÜŞLERİ
Veri Uzmanı Ogan Özdoğan: Anlamlandırılamayan veri, işletmeye sermaye değil yükümlülüktür
Veri için yapılan “ekonominin yeni petrolü” tanımlamasını çok yerinde bulduğunu ifade eden Veri Uzmanı Ogan Özdoğan, ancak işlenmeyen bir verinin bir değer üretmeyeceği ya da gelir kaynağına dönüşmeyeceğini vurguluyor. “Veriyi işleyerek ve anlamlandırarak bilgi üretmek, üretilen bilgiden ise tecrübe biriktirmek size değer katar. Dolayısıyla yeni ve dijital veri madenleri keşfetmek, daha çok, çeşitli ve süratli büyüyen verileri organizasyona katmak ile yeni yöntemler bulunabilir, iş problemlerine yanıt aranabilir” diyen Özdoğan, veri analitiği üzerinden dolaylı olarak gelir üretmenin mümkün olduğunu belirtiyor. Eldeki veriye her yönü ile bakıldığında ve diğer farklı veri kaynakları ile bütünleştirerek bir anlam arandığında daha önce keşfedilmeyen bir yol bulunabileceğini kaydeden Ogan, bu yolun bir rekabet üstünlüğü, bir maliyet avantajı, bir kârlılık artışı ya da çözmekte zorlanılan bir iş probleminin yanıtı olarak dönebileceğine vurgu yapıyor.
“Soruların yanıtlarını kuvvetli bir şekilde geri alma potansiyelimiz var”
Güçlü bir veri yönetimi stratejisinin bugün neden her zamankinden çok daha önemli olduğu konusunda görüşlerini aktaran Ogan Özdoğan, “Bu durumun en büyük tetikleyicisi üçüncü sanayi devrimi ile birlikte yaygınlaşması her gün artmış olan bilgisayarlar, kurumsal yazılımlar, yani yeni dijital veri madenleri ve internettir. Yaşantımıza ait çok büyük bir kısım 1970’lerden bu yana kağıtlardan dijital ortamlara taşındı. Bu dijital ortamların ve uygulamaların tamamı yüksek hacimlerde veri üretmeye devam ediyor. Bugün kuvvetli bir veri yönetimi stratejisinin her zamankinden çok daha önemli olmasının nedeni veriye sorduğumuz soruların yanıtlarını da kuvvetli bir şekilde geri alma potansiyelimiz” diyor.
Müşteriye dönük aksiyonlarda konu daha da kritik hale geliyor
Müşteriye dönük aksiyonlar ve operasyonel süreçlerde verinin doğru yönetilmesinin işin en tepesinde operasyonel mükemmellik kazandırdığını söyleyen Özdoğan, şunları aktarıyor: “Buradan aşağı inmeye başlarsak; etkin iş süreçleri yönetimi ile verimlilik artışı, genel yönetim giderleri ve diğer maliyetlerin azaltılması, yatırım kararlarının desteklenmesi, pazarlama çalışmalarının etkinliğinin ölçülmesi, çalışanların daha iyi anlaşılması, yeni ürün geliştirilmesi ya da ürünleşme sürecinin desteklenmesi gibi daha pek çok fayda sayabilirim. Müşteriye dönük aksiyonlarda ise konu daha da kritik bir hale geliyor çünkü bugün bir organizasyonun sürdürülebilir rekabet üstünlüğünü elinde tutabilmesinin en önemli yolu çok hızlı ve sürekli değişen müşteri taleplerini iyi okumak ve bu yöne doğru adımlar atmaktır. Bu bağlamda müşterilerin hareketlerini, taleplerini ve yeni isteklerini, doğru veri yönetimi ile analiz etmek fark yaratacaktır.”
“Verinin kalitesi de bir kriterdir”
“Veriyi işlediğimizde ortaya bir değer çıktığı sürece veri bir işletme sermayesi olarak nitelendirilebilir” diyen Ogan Özdoğan, önemli bir noktanın altını çiziyor: “Bir işletme için ne kadar çok veri, o kadar fazla sermaye anlamına gelmeyebilir çünkü verinin hacmi kadar işlenebilir olması, yani kalitesi de bir kriterdir. İşletmelerde ana veri yönetimi, veri temizliği ve kalitesi gibi yine doğrudan veri yönetimi stratejisini etkileyecek konular, “veri sermayesi işletme sermayesidir” söylemini direkt etkiler. Veri, anlamlandırılmadığı sürece bir işletmeye sermaye değil yükümlülüktür.
Yapay zekanın ardında da benzersiz veri var
Verinin hacimli, benzersiz ve eşsiz olması (buna kaliteli diyelim) bugün aslında başka bir kavramın daha petrolüdür: Yapay zeka. İlerlemesini müthiş bir süratle devam ettiren yapay zeka uygulamalarının arkasında çok hacimli ve benzersiz veri bulunuyor. Bu tarz uygulamalar algoritamalarını böyle keskinleştiriyor veya öğrenimini sürdürüyor. Daha önce bahsettiğim veriden bilgi, bilgiden ise tecrübe üreterek kendi aklına sahip olabiliyor.
Prof. Dr. Bilgin Metin: Veri, işletme stratejisinin bir parçası yapılırsa değerli olur
İnsan vücuduyla dijital dönüşüm arasında bir analoji yapan Boğaziçi Üniversitesi Yönetim Bilişim Sistemleri Siber Güvenlik Merkezi Yöneticisi Prof. Dr. Bilgin Metin, “İşletmeleri insan vücuduna benzetirsek; veri damarlardan akan kan gibidir. Beyin bir işletmenin üst yönetimi gibidir. Kalp veriyi işleyen ve vücuda gönderen BT teknolojileri gibidir. Bugün teknoloji, kalpteki duygular gibi şirketleri harekete geçirecek potansiyele sahiptir” diyor. Günlük hayatta kalp ile akıl arasındaki uyum başarıyı getirecekse, teknolojinin sağlayacağı ivmenin, işletme hedefl eriyle uyumlu yönde olması gerektiğini vurgulayan Metin, dijital dönüşümü ise sağlıklı olmanın öneminin yeniden anlaşılması olarak tanımlıyor.
Dijital dönüşümün öneminin pandemi ile beraber daha çok anlaşıldığını ifade eden Prof. Dr. Bilgin Metin şunları aktarıyor: “İçinde bulunduğumuz, teknolojinin can damarı olduğu yeni dünya kendi dinamiklerini getirdi. Yeni işletmeler ortaya çıktı ve bilişim teknolojilerini (BT) kullanarak sektördeki duayen firmalar ile rekabet etmeye başladılar. Dijital dönüşümün amacı bilişim teknolojilerini kullanarak daha verimli olmak, müşterilerin sayısını ve memnuniyetini artırmak, kendi üretim ve iş süreçleri hakkında veri toplayıp bu verilere dayanarak daha doğru kararlar vererek işletme hedefl erine ulaşmaktır. Bu şekilde düşünürsek üst yönetimler tarafından verinin değerinin bilinmesi, uygun verilerin toplanması ve işlenmesi, işletme stratejilerinin bir parçası yapılırsa değerli olacaktır.”
“İş ve teknoloji süreçlerinin uyumu sağlanmalıdır”
“Beynimizle dengeli beslenme kararı almak, seçici olmak, vücudumuz için faydalı yiyecekler konusunda seçici olmaktır. Böylece vitamin ve mineraller ile zengin bir kan, damarlarda dolaşıp organlara gönderilecektir. Gündelik hayatta dengeli beslenmenin karşılığı işletmeler için “veri yönetişimidir” diyen Metin, üst yönetimin BT yatırımının işletmeyi hangi iş hedefl erine götüreceği, hangi değerleri üreteceği ile ilgili farkındalığı olduğunda, verinin gerçek değerini bulabileceği şekilde işleneceği, anlamlı hale gelebileceğini söylüyor. Dijital dönüşümün en önemli avantajının üretim süreçleri, iş süreçleri hakkında veri toplayıp bu verilere dayanarak, işletme için daha gerçekçi maliyet hesapları, üretim planlaması ile daha etkili kararlar alınabilmesi olduğunu belirten Prof. Dr. Bilgin Metin, “Bu da teknoloji ve işletme birimlerinin etkili işbirliği ve uyumu ile mümkün. Bu uyumluluk varsa Microsoft, Excel tabloları ile verileri işlemek etkili olurken, bu uyumluluk yoksa en iyi iş zekası çözümü bile sadece iş karmaşası yaratabilir. O zaman BT Yönetişimi nedir? Bilgi teknolojilerine olan yatırımların kuruluşu iş hedefl erine ulaşmasında yardımcı olması olarak özetlenebilir. Veri Yönetişimi nedir? Kuruluşu iş hedefl erine ulaştıracak en doğru verilerin toplanması için iş ve teknoloji süreçlerinin uyumunun sağlanmasıdır. Veri işlerken uyumluluğun sağlanması yani kanunlara uygun şekilde verilerin işlenmesi ve risk yaklaşımı ile verilerin güvenliğinin sağlanmasıdır.”
Veri ne zaman risk oluşturur?
“Kuruluşların siber saldırı sonucu veri sızıntılarına uğraması, verilerin silinerek şifrelendiği fidye yazılımı saldırılarına maruz kalması yani “veri kaybına” uğraması işletmeleri bekleyen bir tehlikedir. Verilerin gizliliği açısından konu ele alınırsa veri ihlalleri kuruluşa ait patent tasarım gibi fikri mülkiyet haklarıyla korunan varlıkların çalınmasına, müşteriler gözünde güven ve prestij kaybına, KVKK’ya göre cezalara yol açacaktır.
Öte yandan şirketlerde BT ve veri yönetişimi olmayınca kuruluşların müşterilerine ait ya da artık çalışmadıkları eski müşterilerine ait gerekli olmayan çok fazla veri tuttuğunu görüyoruz. Bu hem bir siber saldırı olması durumunda veri sızıntısı yaşandığında kuruluşları daha zor durumda bırakacaktır. Hem de bu kadar çok veriden belirli bir stratejiye yönelik istifade etmek de zor olacaktır.”