FirmaHBR.COM'a Hoşgeldiniz!

“Almanya’da KOBİ satın alan Türk şirketleri büyük bir avantaj sağlar”

Kanaat Önderleri’nde Hakan Güldağ, Şeref Oğuz ve Vahap Munyar’ın konuğu olan DEİK Türkiye-Almanya İş Konseyi Başkanı Steven Young, “Almanya’da başarılı olan ancak yeni kuşağa devredilmeyen KOBİ’lerin, Türk firmalarınca satın alınması önümüzdeki büyük fırsatlardan bir tanesi” diyor.

“Almanya’da KOBİ satın alan Türk şirketleri büyük bir avantaj sağlar”

DIŞ Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) bünyesindeki Türkiye-Almanya İş Konseyi Başkanı Steven Young, bu hafta “Gündem Özel” sorularımızı yanıtlarken, içinde bulunduğumuz dönemi tanımlayan en güzel kavramın “belirsizlik” olduğunu söyledi. Young, dünyada öne çıkan “korumacılık” konusunda da şu mesajı verdi: “Korumacılık, öncelikle bunu uygulayan ülkelere, o ülkelerin ekonomilerine ve vatandaşlarına zarar verir. Küresel işbirliği ile sorunlara çözüm bulunabilir.”

Steven Young’a sorularımız ve yanıtları şöyle:

Korumacılık artıyor

• COVID-19 süreci, tüm dünyada geleceğe ilişkin var olan endişeleri daha da artırdı. Büyüyen gelir dağılımı adaletsizliği, iklim değişikliğinin yarattığı ve yaratacağı sorunlar, ülkelerin katlanan borçları… Bu ortamda ticaret savaşlarının temposu da yükseliyor. Çin’in önderliğinde Asya Pasifik birliği de dünyaticaretinde dengeleri etkileyecek gibi görünüyor. Siz geleceği nasıl okuyorsunuz? Nasıl bir dünyaya doğru yol alıyoruz?

Bu zamanı en güzel tanımlayan kavram ‘belirsizlik’. Dünya pek çok sorun yaşıyor, iklim krizi, pandemi, ülke ekonomilerinin girdiği ekonomik sıkışıklık. Tüm bu bahsettiğimiz sorunlar bize, bir kez daha göstermiştir ki, ülkeler ancak yapıcı ve küresel bir işbirliği ile bu konuları çözebilirler. Pandemi öncesinde artan korumacılığın pandemi sonrasında da artmasından endişe ediliyor. Ancak tarihteki örneklerden de görebileceğimiz gibi korumacılık öncelikli olarak, bunu uygulayan ülkelere, o ülkelerin ekonomilerine ve vatandaşlarına zarar verir. Kısaca sorunlarımıza ancak küresel bir işbirliği ile çözüm bulabiliriz.

Türkiye için fırsat var

• Yeni dönemde Türkiye nasıl bir strateji izlemeli? Türkiye’yi büyütecek, rekabetçiliğini artıracak adımlar neler olabilir? Türkiye’nin yeni dönemi avantaja dönüştürme şansı var mı? Bu dönemde Türk iş dünyası ne yapmalı, nasıl davranmalı? Türk iş dünyası için en uygun yol haritası nasıl oluşturulabilir?

Pandemi beraberinde eski üretim modelinin, yani “Çin’de üret, Batı’da sat” modelinin de değişimini gerekli kıldı. Küresel tedarik zincirindeki bu değişimin pek çok fırsatı da beraberinde getireceğini görüyoruz. Pandemi sonrası önemi artan ‘ulaşılabilirlik’ konusunu da düşündüğümüzde; Türkiye lojistik olarak uzun yıllardır Avrupa’nın önemli bir ticari partneri; sanayi altyapısının AB ile uyumlu olması, tecrübeli iş gücü, kaliteli ve yüksek hacimli ürün çıkarabilen kapasitesinden dolayı AB pazarı için Çin’e karşı çok önemli bir alternatif olabileceği ortada. Bu noktada Türkiye’nin Avrupa ile ekonomik işbirliğini geliştirmesi için çok önemli fırsatların olduğunu vurgulamak isterim.

Çin ile ikili ekonomik ilişkisini pandemi öncesinde de düzenlemeyi hedefleyen Almanya ile tedarikte çok güçlü olan Türkiye’nin, ticari işbirlikleri ve yatırımlar bakımından Almanya için önemli bir partner olduğu aşikar.

Yeni dönem ile küresel tedarik zincirinin büyük bir değişime uğraması ve bölgesel tedarik taleplerinin artarak avantaja dönüşmesi şansı da oldukça yüksek. Bunlara ek olarak, önümüzdeki dönemde Türkiye’nin dijital dönüşüme hızla ayak uydurması ve teknolojik atılımlarda bulunması büyümesine ve rekabetçiliğinin artmasına katkıda bulunacaktır.

AB ile ticarette en büyük engel güncellenmeyen GB

• Küresel değer zincirleriyle bütünleşmede bizdeki şirketlerin, kurumların eksiklikleri neler? Bu zincirlerin güçlü ülkesi olabilmek için kamuya, özel sektöre ve sivil toplum örgütlerine düşen görevler neler?

Mevcut ticaretimizin yarısını Avrupa ülkeleriyle yapıyoruz. KOBİ’lerin daha fazla Avrupa pazarıyla iş yapmasının önemli olduğuna inanıyorum. Başta Almanya olmak üzere, Avrupa ülkelerinin pek çoğunda KOBİ’ler ekonominin itici gücünü oluşturuyor. Halihazırda ülkemizde de KOBİ’ler sanayi üretiminin geniş bir kısmını üstleniyor. Ancak KOBİ’lerimizin Avrupa ile daha fazla iş yapabilmesi için kurumsallaşmaya öncelik vermeleri gerektiğini düşünüyorum. Bunun yanı sıra, üretim yapılarını mevcut çağa, Endüstri 4.0’a uyumlu olacak bir şekilde değiştirmeleri, dönüştürmeleri gerekiyor. Bu noktada, Avrupa ülkelerinde uygulanan ve başarılı olan iş modelleri takip edilebilir. Türkiye’de de gerek ilgili Bakanlıkların, gerek KOSGEB, DEİK gibi kurumların sürece dahil olmaları faydalı da olacaktır.

Avrupa ile olan ticaretimizin önündeki engellerden biri de Türkiye ile AB arasında güncellenmeyen “Gümrük Birliği” (GB) anlaşmasıdır. 1995 yılında imzalanan ve artık çağın gerekliliklerine ayak uydurmaktan uzak bu anlaşmanın bir an evvel güncellenip, modernize edilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Gümrük Birliği 1995 yılından bu yana ticaretimizi artırmanın yanı sıra, Türkiye’nin sanayi yapısını kökten değiştirerek, Avrupa pazarı ile uyumlu hale getirdi. Bu anlaşma, Türkiye’nin hem Avrupa pazarı hem de küresel ekonomiye entegre olmasında büyük rol oynadı. Kısaca Gümrük Birliği’nin hem bize hem de Avrupa’nın Türkiye’ye olan ticaretine çok büyük faydaları oldu. Ancak geldiğimiz noktada, AB’nin üçüncü ülkelerle imzaladığı her STA, bizim AB ile ticaretimizde asimetrik bir durum yaratıyor. En son Vietnam ile imzalanan STA bunun bir örneği. Karayolu kotaları sorunu ve korumacı yaklaşımlar Gümrük Birliği anlaşmasının işlevselliğinin düşmesine sebep oldu. Bir diğer konu ise anlaşmanın tarım, hizmetler, e-ticaret gibi konuları içerecek bir şekilde modernize edilmesi. Söz konusu anlaşma yürürlüğe girdiği günden itibaren hem Avrupa hem de Türkiye için kazan-kazan bir sonuç yaratmış, hem ticaret hem de yatırımları karşılıklı olarak önemli ölçüde artırmıştır. Bu konuda karşılıklı adımların atılmasını oldukça önemli buluyorum.

Almanya’da KOBİ satın alımı büyük fırsat yaratır

• Türkiye-Almanya İş Konseyi Başkanı olarak iki ülke arasındaki ilişkileri nasıl değerlendiriyorsunuz? Konsey olarak iki ülke ilişkilerinin “kazan-kazan” şeklinde yürümesi için neler yapıyorsunuz? Çalışmalarınız sonuca ne kadar etki edebiliyor?

İkili ekonomik işbirliğimizin geliştirilmesi için takip ettiğimiz pek çok projemiz var. Türkiye’deki KOBİ’lerin iş süreçlerine dijital çözümlerin entegre edilmesi, kısaca KOBİ’lerimizin dijitalleşmesi için Almanya’da BVMW (Alman Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler Birliği) ile temastayız. Almanya’nın izlediği başarılı bir model var, bunu Türkiye’ye uyarlamanın faydalı olacağına inanıyoruz.

Üçüncü ülkelerle işbirliği mekanizması kurmaya çalışıyoruz. Türk-Alman işbirliğinde, Orta Asya, Afrika ve Ortadoğu’da ortak yatırım ve ticari işbirliklerinin yapılabilmesinin yollarını arıyoruz.

Alman KOBİ’lerinin Türk firmalarınca satın alınması, takip ettiğimiz bir diğer projemiz. Almanya’da başarılı olan ancak yeni kuşağa devredilmeyen KOBİ’lerin, Türk firmalarınca satın alınması önümüzdeki büyük fırsatlardan bir tanesi. Bu fırsatları firmalarımıza tanıtmak üzere bir takım çalışmalar yürütüyoruz.

Sektörel işbirliklerinin artırılması çalışmalarını online olarak devam ettiriyoruz.

Pandemi sürecinde, yeşil Yeşil Mutabakat, Ufuk 2020 hibe programı, Alman KOBİ’lerinin Türk firmalarınca satın alınması, KOBİ’lerin dijitalleşmesi, üçüncü ülkelerde işbirliği gibi pek çok alanda online toplantılarımız, panellerimiz, seminerlerimiz oldu. Yoğun bir şekilde çalışmalarımıza devam ediyoruz. Ancak bu çalışmaları sürdürürken, stratejik iletişimin çok önemli olduğunun altını çizmek isterim. Bu nedenle stratejik bir iletişim inşa etme çalışmalarına ayrıca ağırlık veriyoruz.

Pandemide şirketlerin imdadına teknoloji yetişti

• Pandemi, teknolojik ve dijital dönüşüm sürecini hızlandırdı. Bazı sektör ve şirketler, 3-5 yılda beklenen dönüşümü birkaç ayda gerçekleştirdi. Bu dönüşüm şirketleri, iş dünyasını nasıl etkileyecek? Türkiye ve ülkemizdeki şirketler teknolojik ve dijital dönüşümü genelde hızlandırabilecek mi? Hızlandırmak için neler yapılması gerekiyor?

Dijital dönüşümün öneminin ve sağladığı çevikliğin her zaman bilincindeydik ancak pandemi hepimizin tahminlerinin üzerinde bir hızda bu dönüşüme ayak uydurmayı gerekli kıldı. Pandemi iş sürekliliğini tehdit altına alınca firmaların imdadına teknoloji yetişti. Pandemi öncesinde de konumuz olan teknolojik ve dijital dönüşüm pandemi ile artık zorunlu hale geldi ve şirketlerin yanı sıra bireylerin de hayatlarının merkezine oturdu. Endüstri 4.0 çalışmaları, “Yeşil Mutabakat” gibi gelişmelerin yanı sıra bugün artık büyük, küçük tüm kurumlar bu dönüşüme ayak uydurmalıdır. Bunun bir kültür haline gelmesi, herkes tarafından benimsenmesi ve gelecek düzenin gerisinde kalmamak için bugünden stratejilerin planlanması gerekiyor.

‘Yeşil Mutabakat’a uymayan ihracatçıya ek vergi gelecek

TÜRKİYE-Almanya İş Konseyi Başkanı Steven Young, ihracatçılara “Yeşil Mutabakat” konusunda şu mesajı verdi: Firmalarımızın ayak uydurması gereken bir diğer konu, AB pazarında gerçekleşmekte olan değişimlerdir. Bunların içinde “Yeşil Mutabakatın çok önemli olduğu şüphe götürmez. “Yeşil Mutabakatla, hayata geçirilecek “Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması” ile birlikte, Avrupa’ya ihracat yapan şirketlerimiz ilave vergiler ile karşılaşacaklar. Elbette böyle bir durum rekabetçiliğimiz açısından olumsuz bir tablo ortaya çıkartabilir.

KAYNAK : Dünya Gazetesi

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ